İhtiyar bir ana, oğluna bakamaz hâle geldiğini anlayınca, hem oğluna, hem de evin işlerine bakar diye oğlunu evlendirmiş. Eve gelen gelin de elini sıcak sudan soğuk suya sokmaz, köşe penceresinde oturup sabahtan akşama kadar roman okur dururmuş.
Ana oğul görüşerek, gelini evin işleriyle azıcık ilgilendirmek için şöyle bir çözüm düşünmüşler. Anası, oğluna demiş ki:
- Oğlum, ben süpürgeyi elime alıp ortalığı süpürmeye başlarım. Sen derhal, “Anacığım, ihtiyarsın, yorulursun, hastalanırsın. Böyle işler gençlere yakışır...” diye koşup süpürgeyi elimden alırsın. Süpürmeye başlarsın. Gelin de tabii, sana süpürtmeye râzı olmaz. Böylelikle iş görmeye başlamış olur.
Bu plân uygun görülür. Gelinin her zamanki gibi pencere önünde roman okumaya koyulduğu bir zamanda, annesi ortalığı süpürmeye başlar. Oğlu hemen; “Anneciğim, bu işler gençlerin işidir. Senin artık dinlenme zamanın geldi. Daha mı çalışacaksın?” diye annesinin elinden süpürgeyi almak isterken, annesi demiş ki:
- Aman oğlum, sen hem dışarıda çalışıp bizi besleyeceksin, hem de gelip evin işleriyle mi uğraşacaksın? Olur mu öyle şey?
Ana ile oğulun konuşmalarını duyan gelin öfke ile kocasına seslenmiş:
- Amma da uzattınız haaa! Bu kadar uzatmaya ne gerek var? Bir gün sen süpürürsün, bir gün de o süpürür olur biter...